|
|
|
 |
Patiya Karkeren Kurdistan (PKK) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
|
 |
 HPG Komutanı Sofi'den 15 Ağustos mesajı
Halk Savunma Güçleri (HPG) Anakarargah Komutanı Nurettin Sofi, 15 Ağustos Atılımı'nın yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türk devletini kirli hesaplardan vazgeçmeye çağırırken, gençleri de gerilla saflarına çağırdı.
HPG Anakarargah Komutanı Nurettin Sofi'nin 15 Ağustos mesajı www.gerila.tv'de yayınlandı. Sofi, 25. yıldönümünde 15 Ağustos'u kutladığı mesajında güncel gelişmelere de dikkat çekti.
Kürt sorunu etrafında yaşanan tartışmaları olumlu bulan Sofi, ancak halkın duyarlı olması gerektiğinin altını çizdi. Sofi, 'Halkımızın duyarlı olması gerekiyor. Tartışmalar olumludur ama bu önderimizin ve halkımızın mücadelesiyle yürüyor' dedi.
'Ama bir daha oyuna gelmemek için tedbirlerimizi almalıyız' diyen Sofi, Kürt halkının bu kez kanmaması gerektiğini ifade ederek, Kürt halkı ve Öcalan özgürleşmeden Türk devleti ve ordusunun imha amacından vazgeçmediği anlamına geldiğini kaydetti.
Halkı duyarlı bir şekilde süreci izlemeye ve Öcalan'ın açıklaması beklenen yol haritasını takip etmeye çağıran Sofi, 'Gençler de üzerlerindeki tarihi yükün sorumluluğunu bilmeli, onların yerleri Kürdistan dağlarıdır, eylem alanlarıdır. Kürt gençliği çözümün teminatıdır. Ama gençlerin en önde yer alması gerekiyor, halk savunma güçlerinde yer almalılar' şeklinde konuştu.
Bu süreci başarıya götürecek olanın gerilla ve gençlerin duruşu olduğun altını çizen Sofi, HPG olarak hazırlıklarının olduğunu da sözlerine ekledi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yol haritasına bağlı olacaklarını ifade eden Sofi, 'Ama saldırı ve oyunlara karşı da duyarlı olacağız' ifadesini kullandı.
Türk devletini de uyaran Sofi, 'Türk devleti ve ordusunu da uyarıyız. Kürt halkı ve önderi size tarihi bir şans verdi' diye konuştu.
'Biz hareket olarak her zamankinden daha güçlüyüz' diyen Sofi, kimsenin yanlış hesap yamaması ve Kürtlerin haklarının artın verilmesi gerektiğini söyledi. Sofi, 'Kürt halkı savunmasız değildir. Kürt halkı ve önderliği özgür olana kadar biz onların teminatı olacağız. Savunma gücü olacağız. Kürt halkına, değerlerine, önderlerine yönelik her saldırının karşısında olacağız' mesajını verdi.
'Devlet de kirli hesaplardan vazgeçmeli. Bu eylemsizlik sürecini fırsat bilmemeli, bizi zayıf görmemeli' çağrısını yapan Sofi, Öcalan'ın Yol Haritası'nın dikkate alınmaması halinde savaşın eskisi gibi olmayacağı konusunda uyardı. Sofi, '25 yıl önce 15 Ağustos'ta silahlı mücadele başladığında Agit arkadaşın yanına bir takım vardı. Bugün her kentte, Kürdistan'ın bütün dağlarında takımlar var. 25 yıl önce 100-200 kişi vardı, şimdi binlerce var...25 yıllık bir savaş tecrübesi var' dedi.
'Türk devleti hesabını iyi yapmalı, yanlış yapmamalı' vurgusunu yapan Sofi, 'Halkımız da sonuna kadar duyarlı olmalı' diye ekledi. HPG komutanı Sofi, gençleri de dağlara çağırdı: 'Her ay her hafta düzenlenen eğitimlere gerilla adayları katılıyor, mezun oluyorlar, gençler Kürdistan dağlarında bu şan ve şerefe erişmeli.15 Ağustos Atılımı her kesten önce gençlerindi. Gençlerin sembolü Agit yoldaş, Adil yoldaştı. Gençler de onların ordusuna katılmalı.'
ANF
Ağustos'un 'isimsiz kahramanları'
15 Ağustos ve ilk kurşun deyince akla efsanevi gerilla komutanı Mahsun Korkmaz (Agit) geliyor. Kürtler için bir milat olarak tarihe geçen bu atılımın isimsiz kahramanları vardı: Abdullah Ekinci, Mustafa Yöndem, Mehmet Sevgat ve Kazım Kulu...
70'li yıllarda Abdullah Öcalan ile başlayan Apocuların tarihi serüveni, PKK ile kitleselleşerek yüzleri, binleri aşarak milyonları buldu. 15 Ağustos ise bu gün milyonlarla birlikte yazılmaya devam eden Kürt Halk Tarihi için bir milat kabul ediliyor. 15 Ağustos deyince Kürt halkının ilk aklına gelen ise atılımın komutanı Mahsun Korkmaz(Agit) oluyor. Bugüne kadar komutan Agit'in kişilik özellikleri ve mücadeledeki yeri birçok defa anlatıldı ve kaleme alındı.
Efsanevi gerilla komutanı Agit'in öncülüğünde PKK'nin ilk kurşunu atan 'çağdaş Kürdistan' tarihinin isimsiz kahramanları kimlerdi? Kürt halkının var olma mücadelesinin isimsiz kahramanlarını 15 Ağustos atılımının 25. yılın dönümünde ilk defa mücadele arkadaşları ve Halk Savunma Merkezi Üyesi Duran Kalkan anlattı.
ABDULLAH EKİNCİ: ŞEMDİNLİ EYLEMİNİN KOMUTANI
Kürdistan tarihi PKK'ye kadar, Türk devletinin deyimi ile 28 isyana ve bu isyanların kanla bastırılmasına tanık oldu. Gerilla komutanı Agit öncülüğünde 15 Ağustos'ta Eruh ve Şemdinli'deki ilk kurşun da 29. isyan olarak adlandırılıp 72 saat ömür biçildi. Tarihe 15 Ağustos Atılımı olarak geçen Eruh eylemini, Mahsun Korkmaz komutasında 14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliği gerçekleştirdi.
Tarihi eylemin Şemdinli baskınını ise Abdullah Ekinci komutasındaki 21 Mart Silahlı Propaganda Birliğinin gerçekleştirdiğini dile getiren Duran Kalkan; Abdullah Ekinci'nin (Gözlüklü Ali) 82 yılında ülkeye ilk giden gruplar içinde yer aldığını anlatıyor. Kalkan Şemdinli baskının komutanı Gözlüklü Ali'nin disiplinli, örgüt çizgisinde hassas ve duyarlı bir kişiliğe sahip olduğunu dile getiriyor. Kalkan şunları söylüyor: 'Ali arkadaş bireysel olarak oldukça disiplinli ve örgütlüydü. Geri çekilme sürecinde Lübnan Filistin sahalarında yönetim düzeyinde yer aldı. Burada askeri ve ideolojik eğitimlere aktif katılarak, diğer arkadaşların eğitimine destek verdi. Katılımında bir olgunluk, bilinç ve yönetme düzeyi vardı. Anlama kavrama, çözümleme gücü yüksek, askeri refleksleri de güçlüydü. Komutanlık yapabilecek düzeyde hisleri vardı.'
'İTİRAFÇI AYGAN BİRLİĞİ'NDE YER ALDI'
Garzan gücünün darbe alması üzerine 85 yılında Gözlüklü Ali bir takımlık gerilla gücüyle birlikte Garzan'a doğru yola çıkar. Garzan yolculuğu Gözlükü Ali ve yanındaki gerilla gücü için zor bir yolculuk olur. Daha sonra bu birlikten kaçıp Türk devletine sığınan Abdulkadir Aygan'ın itirafları ile grubu ihbar ettiğini söylediğini aktaran Kalkan buna rağmen Ali'nin grubuyla birlikte Garzan'a ulaşmayı başardığını belirtiyor: 'O süreçte Garzan'da hiçbir ilişki kalmamıştı. Ali arkadaş Garzan'a gittiğinde bütün eski ilişkileri kontrol etti. Birkaç eylem yaparak, örgütsel toparlanmayı gerçekleştirdi. Dar ama başarılı ve temiz bir pratik ortaya çıkarmıştı. Hiçbir kayıp vermeden planladığı gibi 85 sonunda Haftanin Alanına geri döndü. Zaten planlama bir hareketli birlik biçiminde gidilmesi, orada örgütleme yapıp dönülmesi biçimindeydi. Pratiği sadece Şemdinli eylemi değil öncesinde de sonrasında da sürece en aktif katılan, başarılı iş yapan arkadaşlardandı. Kuşkusuz eksikleri de vardı. Ama genel tutumu oldukça mücadeleciydi. Bu süreçte önemli bir rol oynadı. Bu biçimde değerlendirmemiz ve anmamız lazım.'
'MUSTAFA YÖNDEM, GÜVEN VEREN BİR KİŞİLİKTİ'
Apocu 1972-73 yıllarında üniversite öğrencileri içinde doğan Apocu grup 1975 yılında yönünü Kürdistan'a çevirir. 1975-77 yılları arasında Kürdistan'da özellikle liseli ve ortaokullu gençlik içinde hızla bir kitleselleşmeyi yaşar. Bu yıllarda örgüte katılan Mustafa Yöndem (Erdal) mücadele ve eylem içinde hızla gelişerek, kadrolaşır. Daha sonra PKK'nin ülkeye yeniden dönme temelinde yurtdışına çıkan kadrolarından biri olur. O da diğer yoldaşları gibi Lübnan- Filistin sahasında askeri ve ideolojik eğitim alır. Mustafa Yöndem'in bu eğitimlere katıldığı sırada henüz lise öğrencisi olduğunu fakat çok hızlı bir gelişme kaydettiğini vurgulayan Kalkan şöyle anlatıyor: 'Çok fazla konuşmayan, tartışmayan, sade konuşan, uzun boylu, kararlı ve güven veren bir kişiliğe sahipti. Lübnan- Filistin alanında ki eğitimlerde grup sorumluluğu yapıyordu. Eğitim sonrası Botan sahasına ilk dönen gruplar içinde yer aldı. 83'te Botan'daki birimlerde askeri hazırlık ve kitle çalışmalarını yürüttü.
Ülkeye dönüş pratiğinde ilk yılında Botanı tanıyarak gelişti, pratikteki yaratıcılığı, çalışkanlığı ve olgun kişiliğiyle arkadaşlar arasında saygı uyandırdı. Dolayısıyla sözü dinlenen yöneticilik yapabilecek bir arkadaş konumuna geldi. Birim sorumlusu olarak Botanı geniş olarak tanımıştı. Faal olarak pratik çalışmalara katılımı nedeniyle 84 Temmuz başında Şikefta Birindara'da ki toplantıda 14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliğinde Agit arkadaşa yardımcı olarak görevlendirildi. Bunda tüm arkadaşlar mutabık kaldılar. O denli düzey kazanmış saygınlık uyandırmıştı. Eruh eyleminde en faal yer alan arkadaşlardan birisidir. Hem keşfi hem hazırlığı, hem eylemin pratikleştirilmesinde komutan yardımcısı olarak en aktif katılan arkadaşlardan birisidir.'
'AGİT'İN YARDIMCISIYDI'
Mustafa Yöndem'in Eruh eyleminden sonra da sürece aktif olarak katıldığını belirten Duran Kalkan onun iyi bir komutan ve savaşçı olduğunu kaydediyor. Kalkan şöyle anlatıyor: 'Erdal Arkadaş pratikteki katılımıyla kendini komuta düzeyine ulaştırdı. 3. Kongreye kadro seçilirken, Botan'da kongreye gitmeye hak kazanmış sayılan 5-6 arkadaştan birisi olarak herkesçe kabul görüyordu. Böyle bir düzeye o pratik içerisinde ulaştırdı. Askeri sezgileri kuvvetliydi, disiplinliydi. Planlama ve eylem yürütme yönetme gücü vardı. Aynı zamanda iyi bir savaşçıydı. Birçok çatışmadan bizzat savaşarak kendisini çıkartan konumdaydı. Bu yönüyle Abdullah Ekinci arkadaşa benziyordu. Çatışmayı yöneten, savaş, çatışma içerisinde manevra yaptırıp düşmanı boşa çıkarma özelliği bu iki arkadaşta vardı. Daha sonra Agit Arkadaş şehit düşünce Botan'da ki silahlı mücadelede en üst komutada yer alan bir arkadaş haline geldi. Görev ve sorumluluk ona düştü. Pratiğini aynı çizgide devam ettirmeyi başardı. O en zor koşullarda Botan gibi temel gerilla sahasında gerillanın temellerinin atılmasına en çok katkı sunan bir arkadaş oldu. İlk görevlendirilmesi resmen Agit arkadaşın yardımcısıydı ve hep o yardımcılık görevinde kaldı. Hiç düşmedi. Pratiği öyledir, resmi görevlendirmesi öyledir. 15 Ağustos kahramanlık atılımının komutan yardımcılığı sıfatına sahiptir. Arkadaşlarla ilişkileri disiplinliydi. Çok ölçülü ve dikkatliydi. Boş konuşmayan, zamanını boşa harcamayan, çok tartışmayan bir kişiydi. Sade ve özlü konuşuyordu. Düşünceli ve yerinde konuşan; zamanını okuyarak, düşünerek, bir şeyler tartışarak geçiren bir kişiydi. Yani öyle basit davranışları yoktu. Her zaman böyle ciddi bir duruşu da vardı. Moral düzeyi iyiydi. Hiç moralsizlik ve çaresizlik içine düşmezdi. O ciddi duruşu her zaman çevresine güven verici ve çekici olmuştur.'
MEHMET SEVGAT
15 Ağustos atılımının katılan kahramanlarından birisi de Mehmet Sevgat'tır. Sevgat, Apocu hareketle 1976 yılında Dersim Öğretmen Okulunda öğrenciyken tanışır. Sevgat'ın kendisi Hilvan'lıdır ve Hilvan Siverek Direnişlerinde aktif rol oynar. Siverek Direnişi'nden sonra halk üzerine geliştirilen operasyonlar 12 Eylül darbesiyle büsbütün ezme hareketine dönüştürülür. Bu süreçte halk üzerine geliştirilen baskı ve katliamlardan etkilenen Mehmet Sevgat'ın bundan duygusal olarak çok fazla etkilendiğini belirten Kalkan, 'Sevgat Arkadaş'ın bu süreçte duyguları düşüncesine baskın çıktı' diyor.
Kalkan sözlerini şöyle sürdürüyor: 'Niye böyle olduğunu, nasıl aşılacağını anlayamadı. Dolayısıyla duygusal yaklaşım, öfkesel duruş içerisinde kaldı. Bu süreçte düşmanın bu yaklaşımına karşı intikam eylemleri yapma önerileri gerçekleştirdi. Önderlikle de bu konuları tartıştı. Önderlik o zaman Sevgat Arkadaşa 'Değil uçak kaçırmak, Kenan Evren'i kaçırsan bile bu devlet sana bir şey vermez. Çünkü devlet böyle bir devlettir. Karşımızdaki devlet gerçeğini iyi tanıyalım' demişti. Fakat Sevgat arkadaş bunu anlamadı tabi onun içinde geri çekildi, sürece zayıf katıldı. Lübnan- Filistin alanındaki eğitim faaliyetlerine sınırlı katıldı. O zamana kadar aktif ve öndeyken geride kaldı. Ülkeye geri dönüş yaptı. Fakat birimlerin başında yer alıp aktif katılım göstermedi. Bu ta 84'e kadar böyle devam etti.''
'SEVGAT ATILIMLA YENİDEN TOPARLANDI'
Sevgat'ın, 84 yılında hamle hazırlığını görünce katılmak istediğini dile getiren Kalkan, Şikefta Birindara'da yapılan toplantıda 14 Temmuz Silahlı Birliğinde yer almasının kararlaştırıldığını belirtiyor. Kalkan şunları dile getiriyor: ''Botan'a giden birlik içinde yer alarak görevin Agit arkadaşa ulaştırmasını sağlayanlardan oldu. Eruh eyleminde yer aldı. Eylem olduktan sonra Sevgat arkadaşın kişiliği yeniden değişti. Eylemden sonra Önderliğe bir rapor hazırlamıştı. Raporunda 'Bir daha geri döneceğimize, silahlı mücadele yürüteceğimize, silah sıkabileceğimize hiçbir zaman inanamadım. Bunlar bana hep hayal gibi geliyordu. Toplantılarda, eğitimlerde bunlar söylenince, imkânsız şeyler gibi görüyordum. Bence olsa olsa bir iki eylem yapabilirdik. Onu bu nedenle önerdim' diyerek o zamana kadar yaşadıklarını ifade etti. Geride kalmasının hep bu nedenlerden dolayı olduğunu belirtti. Eruh eylemine katılıp 15 Ağustos sürecini görünce o tutumunda köklü bir değişiklik oldu. Ve o süreçten sonra tekrar 12 Eylül öncesi süreçte olduğu gibi, silahlı mücadele faaliyetlerine en önde aktif katılım yaptı. Sevgat arkadaş özlü, kararlı, askeri sezgilere sahip, cesur fedakar bir kişilikti. Fakat biraz ağır hareket ediyordu. Önemli bir bilinç düzeyi vardı. En önemli bir özelliği iyi bir örgütçü olmasıydı. Örgütçülüğünü silahlı mücadele ile birleştirince ciddi bir komuta kişiliği geliştirdi. Erdal arkadaş gibi Mehmet Sevgat arkadaş da 15 Ağustos Atılım sürecinde Agit arkadaşın yardımcılığını yapan bir komutanlık düzeyinde, pratik faaliyetlere katılım gösterdi. Şehit düşene kadarda böyle üst yönetim komuta düzeyinde faaliyetlere katılma, çalışma yürütme konumunu sürdürdü. 15 Ağustos kahramanlık atılımının bütün engelleri aşarak sürmesi ve düşmana ağır darbeler vurarak gelişmesinde en önemli katkıları olan komutan arkadaşlarımızdan birisi oldu.'
KAZIM KULU ATILIMIN EN GENÇ GERİLLASIYDI
Atılım sürecinde PKK'nin en genç gerillalarından biri olarak yer alan Kazım Kullu da tıpkı 14 Temmuz direnişçilerinden Ali Çiçek gibi gençlik enerjisi, canlılığı ile yoldaşlarının sevgisini kazanır. Atılım sürecinde aktif olarak katılır. Pratik içinde pişerek güçlü bir komutanlaşmayı yaşayan Kazım Kulu bütün yoldaşları tarafından aranılan bir kişilik haline gelir. Dersimli olan Kazım Kullu'nun Lübnan-Filistin alanına Dersim alanından geldiğini dile getiren Kalkan, Kullu hakkında şunları anlatıyor: ''Genç bir arkadaştı. Biraz olgunlaşması için öncelikle görev verilmeyen, biraz savunulmaya çalışılan bir arkadaştı. Bir süre Güney'de kaldı. Çeşitli pratik çalışmalar içinde yer aldı. Çalışkan bir arkadaştı. Fiziki olarak ta hızla gelişti. Daha sonra Botan pratiğine katılarak eylemlerde yer aldı. Dersim'e gitti. Uzun boylu, güçlü, dirençliydi. Pratik çalışmalar, askeri mücadele içinde de yer alınca fiziki gelişmesi güçlü oldu. Oldukça duygusal bir kişilikti. Zaten yurtsever özlü bir aile çevresinden geliyordu. Geçmişte şehitleri olmuş bir aileydi. Onun da verdiği bir etkileme vardı. Fakat böyle çok duygusal, heyecanlı, canlı, atak, girişken bir kişilikti. Bu nedenle başlangıçta - yaşı da küçüktü- ölçüsüz hareket etme ihtimalleri olduğu için, arkadaşlarda kaygı ve onu koruma çabası gelişiyordu. Fakat mücadele içerisinde piştikçe daha duyarlı, dikkatli bir kişilik haline geldi. Tanıyan arkadaşların anlatımlarına göre sonraki pratiği de böyledir. Yani askeri tecrübe, pratikte edindiği özellikler onun duygu ve düşüncesini yeniden şekillendirdi. Yeni, güçlü bir kişilik haline getirdi. Canlı, duygusal, çok hareketli, girişken özellikleri arkadaşlar arasında çok seviliyordu. O nedenle çok sevilen, aranan bir kişilik oldu. En son şehit düşene kadarki bütün pratikleri bu temeldedir. Tanıyan herkes özellikleri anlatmaktan usanmıyor. Sürekli anılıyor, anlatılıyor.''
ANF
Şivan Perwer 'Barış' için Diyarbakır'da
Şivan Perwer, uzun bir esaretin ardından yani bugünlerde, Türkiye'ye ve doğduğu topraklara dönmek istediğini söylüyor, ama özgür iradesiyle... Devletin veya herhangi birilerinin etkisiyle gitmek istemediğini vurgulayan yasaklı sanatçı, '34 yıldır sürgündeyim. Az bir zaman değil, bir ömür. Onun için kimsenin etkisine girmeden, özgür irademle, dönmek istiyorum. Siyasi bir malzeme olmak istemiyorum' diyor. Türkiye'de Kürt sorununa ilişkin tartışmaları da değerlendiren Perwer, bu tartışmaların sorunun barışçıl çözümü için sevindirici olduğunu söyledi. Perwer'in bir de Diyarbakır'da dev bir barış konseri projesi var.
Ben delirmediğime şaşırıyorum
Şivan Perwer son 7-8 yıldır yeni bir albüm yapmadı. Bu sizin gibi bir sanatçı için çok uzun bir zaman değil mi?
Schiller 15 yıl ortaya çıkmamış. Mozart delirdi. Ben 7-8 yıl albüm yapmadım çok mu? Ben delirmediğime şaşırıyorum. Çünkü çok ciddi sorunlar yaşadım. Onun için bir süre sessiz kalmayı seçtim. Ama bu aralar olabilir. Tabii bu süre zarfında boş kalmadım. 200 civarında beste yaptım. Hepsi de birbirinden güzel eserler.
Yeni bir tarz ve yöntem
Yeni bir albüm ne zaman...
Bu aralar biraz işlerim var. Onlar bitsin. Söylemeye başlayacağım. Çok yakında Single ve albümler yapacağım. Repertuarım oldukça zengin. Ama klasik bir tarzda olmıyacak. Benim yapacağım yeni albüm, tarz ve yöntem olarak çok farklı olacak. Kürt müziğinde bir örnek olacak. Enstürmanlar ile ses iç içe olacak. Yapacağınız çalışmada bir kemanın kendi başına değeri olmalıdır. Bir erbane, bir kaval, kendi başına rol oynamalıdır. Piyasadakiler ne yapıyor; bir sürü enstürmanı birbirine karıştırıp, bırakıyorlar. Bu tarz, artık müziği geliştirmiyor.
Xanî, Teyran ve Zeynikê üzerine çalışıyorum
Sanat yaşamınız boyunca seslendirdiğiniz bestelerin çoğunda Cîgerxwîn'in imzasını görüyoruz? Neden?
Ben boş bir insan değilim. Hiçbir zaman beste yazma ve yapma sorunum olmadı. Ama Cîgerxwîn'dan okumam, o insanın dolu ve yurtsever biri olmasındandır. Çünkü Cîgerxwîn'in çok güzel şiirleri var. Beni cezbediyor. Bende farklı bir duygu yaratıyor. Ölünceye kadar da okuyacağım. Ben şu anda Ehmedê Xanî, Feqîyê Teyran ve ĉvdalê Zeynikê'nin üzerinde çalışmalar yapıyorum. Çünkü halkımız h‰l‰ bu filizofları iyi tanımıyor. Bunları anlatmak lazım.
Dengbêjlerin durumu bir trajedi
Serhad'ın dengbêjleri için neler söyleyeceksiniz?
Serhad'ın çok farklı sesi var; sade, net orjinal bir ses. Örneğin Şakiro başlı başına bir edebiyattır. Kürt müziğine ruh vermiştir. Öte yandan Husêno var. Bunlar bir gruptu. Çok şeyler yaptılar. Ama bu halkın sanatçılarının hali ancak bu kadar olur. Şakiro, sefalet içinde öldü. Acı bir durum. Yine Mihemed Arif Cizrewî az mı? Kim diyebilir Hesen Cizrewî iyi söylemiyordu? Kimse bunu söyleyemez. Bugün ise kimse Hesen Cizrewî'nin mezarının nerede olduğunu bilmiyor. Zaxo'da mezarlığa gittik. 'Hangisi Hesen Cizrewî'nin mezarıdır?' diye sorduk, kimse bilmiyor. Ama onun yaptığı şarkıları hangi sanatçı okuyorsa ünleniyor, ses yapıyor. Bu insanın yaptığı 'Koçere', Kevokim' parçaları h‰l‰ dillerde destan... Biz ise onun mezarının nerede olduğunu bile bilmiyoruz. Bu çok büyük bir trajedidir.
Geleneksel Kürt müziğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim gelenek ve klasiklerimizde birçok çeşit var. Çaresizliği, sürgünü, acıları ve mutluluğu dile getiren çok sayıda Kürt klasikleri var. Bunun yanında klasik ve geleneksel müzikte, isyanlar ve kahramanlıklar da dile getirilmiş. Çok güzel ve gizemli şeyler. Ben de birçok parçayı seslendirdim.
Bu sanatçılardan en çok kimleri dinliyorsunuz?
Mehmed Cizrewî, Hesen Cizrewî, Kawîs Axa, Meryem Xan, Ayibê ĉlîkê, Sofîyê Surucî ve babam ile daha benzer birçok isim sayabiliriz.
Gençlerin sesi güzel ama taklit var
Şu andaki sanatçılardan...
Birçoğunu deniyorum, güzel sesler var. Ancak beni doyurmuyorlar. Bence birçoğu sesini popülist olmak için kullanıyor. Yeterince sanat yapmadıklarına inanıyorum. Sanat ve müzik üzerinde araştırmalar yapmıyorlar. Kendilerini geliştirmiyorlar. Müzik ve sanat ruhları yok ya da bunu çarpık kullanıyorlar. Kendilerinde bir değişim yapmaları lazım. Gençlerin sesi güzel, ama Türkçe, Arapça ve Farsça'nın etkisinde çok kalıyorlar. Taklit var, müziklerinde arabeskin kokusu geliyor. Hele o yeni çıkan bazıları var. Tam arabesk söylüyorlar. Kürt müziğiyle alakası yok. Feyruz ve Ümmü Gülsüm'un kopyası. Bir de bunu bize Kürt müziği diye dayatıyorlar.
Uluslararası projelerde yer almak istiyorum
Geçmişte Kardeş Türküler ile ortak albüm çalışması oldu. Önümüzdeki dönemde yine farklı isimlerle benzer projeler olacak mı?
Kardeş Türküler hoş ve kaliteli müzik yapan bir topluluktur. O zamanlar böyle bir çalışma için benden rica ettiler. Ben de kabul ettim. Ancak benim istediğim bir çalışma olmadı. Bunun nedenleri de bir arada olamamamızdı. Benim oraya gitme olanağım yoktu. Büyük bir stüdyo olmadığı için de bütün grubu buraya getirip, birlikte çalışamadık. Gönlüm isterdi ki birlikte çalışalım. Ama olmadı. Onun için seslerde bazı uyuşma sorunları oldu. Proje ve çalışma tamamen Kardeş Türküleri'ndi. Yine de güzel bir çalışmaydı. Ama gönlümce olmadı. Gelecek için benzer planlarımız var. Ancak bunlar yerel ve mahali değil. Artık uluslararası alanda bazı projelerde yer almak istiyoruz. Dünyada isim yapmış sanatçılarla çalışma gibi bir planımız var. Bu noktada ileride bazı somut girişimlerimiz olacak. Kafamda çok sayıda sanatçı var. Örneğin, Bono, Peter Gabriel, Sting gibi sanatçıların yanı sıra Amerika ve Avrupa'da bazı gruplar da var. Düet olmak üzere birlikte konserler vermek istiyorum.
Binlerce beste yaptım
Şimdiye kadar kaç beste yaptığınızı hatırlıyor musunuz?
Binlerce beste yaptım. Halen arşivimde olup okumadığım bir sürü beste var. Bunların hepsinin bendeki anlamları çok büyüktür. Ama en çok etkilendiğim ve h‰l‰ aklıma geldiği zaman heyecanlandığım stran; 'Hevalê bar giranim, hozanê Kurdistanim' ve 'Hozanim Hozan.' Bu iki stran kalbimde yaşıyor. Onlarda hassasiyetlerim, duygularım var.
Ben yalnızım
Kürt sanatçılar ise seslerini dünyaya duyuramıyorlar. Örneğin en popüleri sizsiniz ve 34 yıldır Avrupa'da yaşamanıza rağmen ulaştığınız yabancı kitle çok sınırlı! Bunun nedenleri nelerdir?
Bunun çok nedeni var. 1- Biz Kürtlerin bir devleti yok. 2- Çağdaş ve modern dünyada halk olarak kabul edilmiş değiliz. Arapların 25 devleti var. Dünyada güçlü bir lobi ve diplomasisi var. İmkanları çok. Bunlar üzerrinde siyasi bir baskı yok. Ya biz Kürtlerin neyi var? Ama yine de bütün bu olanaksızlıklara rağmen ben de uluslararası arenada müzik yapıyorum. Üzerime düşeni yapıyorum. Hem de fazlasıyla. Ama benim arkamda kimse yok, yanlızım. Sahipsizim. Burada Kürt partilerine ve kurumlarına sesleniyorum; Kürt sanatçılarına destek verin, sahip çıkın. Biz sizin sesiniz.
Bana ihanet ettiler
Yeni Kürt sanatçıların ortaya çıkması için Şivan Perwer, üzerine düşen görevi ne kadar yerine getiriyor?
Ben bütün Kürt sanatçıların üzerinde etki bıraktım. Okulumdan geçmeyen sanatçı yoktur. Aylarca, senelerce emek verdiklerim, gidip beni inkar ettiler. Bana ihanet ettiler. Mehmed Arif Cizrewî ve Hesen Cizrewî daha hayattayken ben, 'sanatı bunlardan öğrendim' dedim. Mehmed Arif Cizrewî de bunu duydu ve şöyle birşey söyledi: 'Ben Xezalê'yi okudum. Ama Şivan benden daha iyi okudu.' Mehmed Arif Cizrewî bununla küçük düşmedi, tam tersi büyüdü. Bugün birçok Kürt sanatçı benden etkilendiği halde gidip, 'Ben İbo'dan (İbrahim Tatlises) etkilendim' diyorlar. İbo ise Kürt sanat düşmanlığını yapıyor. Bana bu ihaneti de yaptılar. Öfkeliyim, beni çok acıttılar. Doğru söylemiyorlar. Ben kimseden övülmeyi beklemiyorum. Sadece gerçeği söylemelerini istiyorum. Kürt sanatçılarına yeterince verdiğimi düşünüyorum. Bugün, 100 Kürt sanatçısı varsa bunun en az 50 tanesi benden etkilenmiştir. Sesimi taklit ederek, büyümüşlerdir.
Bir gerçek de var; bire bir kimseyi eğitmediğiniz...
Evet. Ama olanaklarımız el vermiyordu. Yıllarca bir yerimiz bile yoktu. Şu anda bu tür planlarımız var. Yeni kurduğumuz vakıfta bu yönlü çalışmalar yapacağız.
Şivan Perwer müziğini hangi kategoride görüyor, bir tanımlaması var mı?
Şivan Perwer'in özgün tarzı var. Herhangi bir kategoriyle sınırlandıramayız. Klasik de söylüyorum, modern de. Pop, rap de söylüyorum. Kürt motifleri de var. Bu kendime özgü bir sentezdir.
34 yıla yakın bir süredir sürgünde yaşıyorsunuz? Geriye dönüp baktığınızda sürgünün getirileri ve götürüleri noktasınde ne söyleyeceksiniz?
Ben birileri gibi, 'Ülkemde değilim. Onun için sanatımı iyi yapamıyorum' diye yakınmıyorum. Bu anlayış acizliktir. Dünyanın neresinde olursam olayım, sanatımı ve müziğimi yaparım. Tek derdim var; bunu nasıl korkusuz ve özgürce yapabilirim. Tabii ki ülkemde halkımın arasında olsaydım çok iyi olurdu. Ama Avrupa'da da oluşum bir dezavantaj değil. Halkları tanıdım, farklı ülkelerin kültürlerini tanıdım. Dünyayı tanıdım. Bir sürü dil öğrendim. Onun için sürgünde yaşamı bir avantaja dönüştürdüm.
TRT Şeş'i büyütmemek gerekiyor
Devletin açtığı TRT Şeş isimli Kürtçe kanal, 7 aydır yayında. Bu kanal için ne diyeceksiniz?
Devletin arşivini Kürtçe'ye çevirerek, yayın yapan sıradan bir kanaldır. Bu adım ne bizim kurtuluşumuz ne de ulaşmak istediğmiz bir adımdır. Büyütmemek gerek. Çünkü yıllardır Kürt dilini yasakladılar. Şimdi de televizyon açtılar. Halka 'bak Kürtçe diye bir dil var' diyorlar. Bu onların milliyetçi devlet ideolojisinde bir kırılmadır, geri adımdır. İyi bir gelişmedir aynı zamanda. Ama Kürtler sadece buna umut bağlamamalı. Kürtlerle konuşulmadan atılan adımlar ciddi bir şey getirmez. Kürtlerin dili resmileşmeli, siyaseti serbest olmalı. En önemlisi de Kürtler özgürleşmelidir. Kürt kültürü tamamen özgür olmalı ve anayasal bir güvenceye kavuşturulmalı. 85 yıldır sistematik olarak halkımıza asimilasyonu dayattılar. Ve bu şekilde kültürümüzde büyük tahribatlar yaptılar. İlk önce bunu tesbit edip bu zararları kısmen dahi olsa gidermek için ciddi projeler sunmalılar. Kürtler bunu istiyor. Biz bunu istiyoruz.
Türkiye'deki 'Kürt sorununun çözümü' tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Barışın gelmesi için yapılan tartışmalar sevindirici. Umarım herkes bu sürece ciddi ve sorumlu yaklaşır, Kürt sorunu barışçıl bir şekilde çözümlenir. Dünyada her özgür halkın hakkı neyse Türkiye'deki Kürtlerin hakları da onlardan aşağı olmamalı. Bu şekilde meseleye yaklaşıldı mı, Türkiye'deki bütün insanları mutlu etmek mümkün.
Hayalim Kürdistan'a dönüştür
Şivan Perwer'in en büyük hayali nedir?
Benim en büyük hayalim; Kürdistan'a dönüştür. Ama bunu ne zaman gerçekleştireceğim net değil. Herşey önümüzdeki süreçte belli olacak.
Ertuğrul Günay görüşmek istedi
Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın, geçtiğimiz günlerde, 'Şivan Perwer'in dönmesini istiyoruz. Fırsat bulursam gidip görüşeceğim' diye bir açıklaması oldu. Böyle bir görüşme oldu mu?
Ertuğrul Günay, birçok kez görüşmek istedi. Ancak bir türlü görüşme gerçekleşmedi. Aldığımız duyumlara göre, Recep Tayyip Erdoğan da dönmemi çok istiyormuş. Ancak ben gidersem kendi öz irademle gitmek istiyorum. Ne devletin ne de herhangi bir kesimin çağrısı ya da etkisi altında gitmek istemiyorum. Siyasi bir malzeme olmam. 34 yıldır sürgündeyim. Ve Şivan Perwer, olarak gitmek istiyorum...
Avrupa'dan Diyarbakır'a barış konserleri projesi
Sizin Avrupa'dan başlayıp Diyarbakır'da son bulacak bir barış konserleri projenizin olduğunu duyduk. Var mı böyle bir projeniz, varsa takvimi nasıl işleyecek?
Evet, böyle bir proje tasarımız var. Birkaç aydır üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Tabii sorun yaşanmazsa, gerçekleşir. Çok büyük bir proje, aynı zamanda barış için bir adım olacak. Daha çok Türkiye kamuoyunda barış atmosferinin gerçekleşmesine yönelik sanatçı insiyatifli bir projedir. Müziğin evrensel bir dili var ve her kesime seslenmektedir. Dolayısıyla halk kitleleri üzerinde büyük bir etkisi vardır. Amacımız, birçok uluslararası sanatçı ve şahsiyeti bu projeye katmaktır. İçinde sanatçı ve aydınlar başta olmak üzere devlet başkanları ve birçok siyasi şahsiyet de olabilir. Eğer bir dönüşümüz olacaksa bunu bütün dünya duymalı. 34 yıldır, sürgünde bir esareti yaşıyorum. Az bir zaman değil, bir ömür. Gidişim de ona göre olmalı. Bunun yanı sıra dönüşüm barışa hizmet edecekse bu beni daha çok mutlu eder.
Peki bu projenizde kimler var?
Peter Gabriel, Joan Baez gibi dünyaca ünlü isimlerin aralarında bulunduğu kalabalık bir sanatçı topluluğu ile görüşerek onların bu projeye katkı sunmaları için çeşitli girişimlerimiz var. Bu projenin zamanı, biçimi noktasında daha bir tarih netleştirmedik. Bütün bunlar netleştiğinde Kürt parti, kurum ve kuruluşlarının da görüşlerini alacağız. Tabii Türkiye'ye gideceğimiz için devlete de, bildireceğiz. Sanırım ondan sonra projemizin startını veririz. Bunu da bir basın toplantısıyla herkese açıklayacağız.
Bitti.
Ali GÜLER
Öcalan 'yol haritasını' haftaya açıklayacak
19:41
Asrın Hukuk Bürosu avukatları müvekkilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'la görüşerek İmralı Adası'ndan döndü. Gemlik'te gazetecilerin sorularını yanıtlayan avukat Ömer Güneş, Öcalan'ın yol haritasını yetiştiremediğini önümüzdeki günlerde yetiştirmeye çalışacağını söylediğini bildirdi.
Asrın Hukuk Bürosu Avukatlarından Ömer Güneş, Asiye Ülker, Aydın Oruç ve Serkan Akbaş, Çarşamba günü hava muhalefeti gerekçesiyle gerçekleştiremedikleri haftalık olağan görüşmelerini yapmak için sabah saatlerinde Bursa'nın Gemlik İlçesi'ne gitti. Gemlik Jandarma Komutanlığı'nda yapılan işlemlerin ardından avukatlar saat 09.30 sularında İmralı Adasına hareket etti.
Öcalan ile görüşerek, İmralı Adası'ndan dönen avukatlar, Gemlik Jandarma Komutanlığı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Avukat Ömer Güneş, müvekkilleri Öcalan'ın 'yol haritasını' bu hafta yetiştiremediğini, bir kaç güne kadar bitirmiş olacağı yönünde kendilerine bilgi verdiğini aktardı. Güneş, yarın için herhangi bir açıklama yapmayacaklarını ve görüşmenin ayrıntılarına ilişkin bilgi vermeyeceğini belirtti. Güneş, gazetecilerin yol haritasının önümüzdeki hafta açıklanıp açıklanmayacağına ilişkin sorusu üzerine, 'Haftaya Çarşamba günü yapacağımız olağan görüşmede alınması muhtemeldir' dedi. Görüşmenin ayrıntılarını ilişkin başka bir bilgi vermeyen avukatlar Gemlik'ten ayrıldı.
BURSA (DİHA)
KCK: Tarihi fırsat doğru değerlendirilmeli
17:11
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, artık şiddet yöntemleri ile sonuç alınmayacağının görülerek diyalog yönteminin sonuç alması için herkesi üzerine düşeni yapmaya çağırdı. Tarihi fırsatın doğru değerlendirilmesin isteyen KCK, 'Sorun tarafların birbirlerini zayıflatma ekseninde değil, ortak noktalarda buluşma ekseninde ele alınmasında yatmaktadır' dedi.
Koma Civaken Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı, 15 Ağustos 1984 Atılımı'nın 25. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 15 Ağustos için 'bir milat' tanımını yaptı.
15 AĞUSTOS BİR MİLAT
KCK 15 Ağustos'a ilişkin şu mesajı verdi: 'Önder Apo'nun büyük emeklerle başlattığı özgürlük mücadelesinde 15 Ağustos Atılımı Kürdistan tarihinde yepyeni bir dönemi başlatmıştır. Bir milat olan 15 Ağustos atılımının 25. Yıl dönümünde, başta Önder Apo'nun, kahraman gerillanın, halkımızın, zindan direnişçilerinin ve şehit analarının diriliş ve özgürlük bayramını kutluyor, 15 Ağustos Atılımının eşsiz komutanı Agit yoldaş şahsında tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyor, anılarına politik ve ahlaki toplumu kurma mücadelesini daha fazla yükseltme sözünü yineliyoruz.
15 Ağustos bugün köleliğe, sömürgeciliğe, yerli işbirlikçiliğe, ihanete, ruhsal, düşünsel maddi- manevi olarak her türlü işgale karşı Kürt halkının umudu olan gerillalaşmanın zafer kazanmasıdır. Kürdistan özgürlük gerillası karşısında kullanılan tüm yüksek teknolojiye ve geliştirilen özel savaş yöntemlerine rağmen yenilmezliğini kanıtlayan gerilla, Kürt halkının diriliş devrimini başarmasına ve demokratik kuruluş sürecine girmesine yol açmıştır. Özellikle 90'larden itibaren serhıldanlara dönüşen halkımızın özgürlük duruşu, tutumu ve iradesi, Önderliğimize karşı gerçekleştirilen uluslar arası komploya rağmen kırılamamış, geriletilememiş, en son 29 Mart yerel yönetim seçimlerinde Türk devletiyle girdiği eşitsiz koşullardaki yarışa rağmen büyük kazanmasını bilmiştir. Artık dirilen, meşru savunmasını yapan, özgür yaşam dışında başka bir yaşamı kabul etmeyen bir halk yaratılmıştır. Kürt halkı; Önder Apo'yla, özgürlük mücadelesiyle ve bu uğurda şehit düşen yirmi bine yakın kahraman şehidinin öncülüğü, fedakarlığı ve emeğiyle bugün Kürt kimliğine uygulanan yüzyıllık inkar-imha siyasetinden Kürdün kabulüne, devlet nezdinde Kürt sorununda çözüm tartışmaları noktasına gelmiştir. Bu 15 Ağustos Atılım ruhunun sonuç alıcılığını ortaya koymaktadır.'
Şengal katliamını lanetle kınıyoruz
Kürt halkının bugün Ortadoğu'da temel bir güç haline geldiğini ve artık katliamcı, baskıcı politikalarla geriletilemeyeceğini vurgulayan KCK, Şengal katliamının yıldönümü dolayısıyla da yaptığı açıklamasında katliamcıları lanetle kınadı. KCK şunları ifade etti: 'Bugün Kürt halkı Ortadoğu'da temel bir güç ve sürecin belirlenmesinde bir aktör haline gelmiş bulunmaktadır. Hiç kimse katliamlarla, baskıcı politikalarla bu konumdan artık geriletemez. Kürdistan'ın bir bölümünü boşaltmak, Kürt halkını göçe zorlamak amacıyla 14 Agustos 2007'de Şengal'de vahşice bir katliam gerçekleştirilmişti. Bu katliamını ikinci yıldönümünde tekrardan Şengal'deki Ezidi halkımıza karşı gerçekleştirilen katliamda 21 insanımız yaşamını yitirmiştir. Biz Şengal'de katliam gerçekleştiren bu güçleri lanetle kınıyor, 2007 ve şimdi yaşamını yitiren insanlarımız, özgürlük mücadelesinin birer şehididirler. Özgürlük mücadelesinin yükseltilmesinde anıları yaşatılacaktır. Herkes bilmeli ki, Şengal'deki halkımız sahipsiz değildir. Kürdistan halkı kendisini savunmayı bilecek özgür, demokratik duruşunu herkese kabul ettirecektir.'
15 Ağustos sürecini geliştirme güç ve kudretindeyiz
Açıklamada devamla şunlar dile getirildi: '15 Ağustos 1984'te Türk devleti somutunda Kürt ve Kürdistan'ı sömürgeleştiren bölge devletlerine karşı zorunlu meşru savunma temelinde başlatılan gerilla hareketi, 26. yılına girerken her zamankinden daha fazla demokratik ve barışçıl çözümün olanaklarını yaratmış ve şartlarını olgunlaştırmış durumdadır. Önder Apo, 15 Ağustos'un Kürt ve Kürdistan tarihi açısından taşıdığı önemden hareketle Kürt sorununda çözüme ilişkin yol haritasını 15 Ağustos'ta açıklayacağını duyurmuştur. Önderliğimizin ortaya koyacağı yol haritasını doğru anlamak, samimi, sorumlu ve içinde oyun olmadığı ciddi bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu tarihi fırsatın doğru değerlendirilmemesi ve heba edilmesi ve tekrardan katliam ve şiddetle sorunun çözülmek istenmesi durumunda Özgürlük mücadelesinin ve halkımızın daha kapsamlı bir biçimde yeni bir 15 Ağustos sürecini geliştirme güç ve kudretinde olduğu iyi bilinmelidir. Artık şiddet yöntemleriyle sonuç alınamayacağı görülerek iki halkın ortak çıkarı olan barış ve diyalog yönteminin sonuç alması için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Sorunun tarafları birbirini zaıflatmaya çalışmamalı
Yaptığımız kongre ve konferansların devamı olarak yakın tarihte gerçekleştirdiğimiz Kongra Gel 7. Genel Kurulunun kararlaşmaları, plan ve projeleriyle sürece hazırlıklı girmiş bulunmaktayız ve pratikleştirmek için tüm gücümüzle seferber olmak durumundayız. Önder Apo, hem hareketi hem Kürt halkını büyük gelişmelere sahip çıkabilecek, ilerletebilecek kadar geliştirme zeminini yaratmıştır.'
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın açıklaması beklenen Yol Haritası'na da dikkat çeken KCK, şunları kaydetti: 'Önderliğimizin sunacağı yol haritasına yaklaşım esas olarak sürecin yönünü belirleyecektir. Bu nedenle de bir kez daha Türk Devlet yetkilileri zaman kaybetmeksizin sorumluluklarına ciddi yaklaşarak gereken adımları atmaya, Kürt sorununun öncelikli muhatabı Önder Apo'yu ve olumlu katkı sunabilecek ilgili herkesi sürece katılımlarını sağlayarak kalıcı çözümün önünü açmalıdır. Bu konuda Türk devletinin ve hükümetinin sürecin gelişmesinde göstereceği samimiyet önemli olacaktır. Sorun tarafların birbirlerini zayıflatma ekseninde değil, ortak noktalarda buluşma ekseninde ele alınmasında yatmaktadır. Bu açıdan ortaya çıkmış olan bu tarihi fırsatın doğru değerlendirilmesi için, herkesin elini taşın altına koyması ve sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir.
Yol haritasını sahiplenmeye çağırıyoruz
Özellikle Önder Apo'nun sunacağı yol haritasını çözüme büyük bir katkı sunacağı görülerek retçi yaklaşımları bir tarafa bırakıp bu eksende tartışmanın gelişmesi çözüm sürecini doğru rotaya oturtacaktır. Türkiye'deki aydınları, yazarları, siyasi çevreleri, emekçileri ve demokrasi güçlerini, Önder Apo'nun sunacağı yol haritasına sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Kürdistan'daki tüm siyasi güçleri, demokratik çevreleri, halkımızı, ulusal-demokratik birlik ruhuyla her zamankinden daha çok Kürt sorunun demokratik çözümü için çaba göstermeleri ve Önder Apo'nun sunacağı yol haritasını desteklemeye çağırıyoruz.
Kürt sorunun demokratik çözümü Ortadoğu'da barış istikrar ve demokrasinin gelişme zemini olacaktır. Bu açıdan Ortadoğu'da istikrardan yana olan tüm uluslar arası güçleri Kürt sorunun demokratik çözümü için yol haritasındaki doğrultuyu destekleyerek Kürt sorununda demokratik çözüm sürecini engelleme değil, sonuç alması için çaba harcamaya çağırıyoruz.'
BEHDİNAN - ANF
PKK: Öcalan'ın Yol Haritası'nın arkasında olacağız
15:41
PKK Yürütme Komitesi, ilk silahlı eylemin düzenlendiği 15 Ağustos 1984 Atılımı'nın 25. Yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada '15 Ağustos Diriliş Bayramı'nı tüm Kürdistan halkına kutladı. PKK ayrıca, '15 Ağustos Atılımının 25. Yıl dönümünde, Parti olarak, Önderliğimizin sunacağı yol haritasının sonuna kadar arkasında olacağımızı ilan ediyoruz' dedi.
15 Ağustos Atılımı'nın 25. Yıldönümü dolayısıyla açıklamada bulunan PKK Yürütme Komitesi, 'Kürdistan'ı hafızalardan ve bilinçlerden silmek, halkımızı yoğun bir baskı eşliğinde asimile etme, tam bir kişiliksizliği ve kendini inkarı geliştirme politikasına ve bu politikanın en vahşi bir biçimde geliştirildiği 12 Eylül askeri faşist cuntasına karşı, Önder Apo'nun büyük emeklerle yarattığı şehitler Partisi PKK'nin öncülüğünde ve eşsiz Komutan Mahsum Korkmaz yoldaş tarafından başlatılan Ulusal Diriliş ve özgürlük hamlesinin başlatıldığı gün olan 15 Ağustos 1984 Atılımının 25. Yıl dönümünde, başta Önder Apo olmak üzere tüm halkımızın, kahraman gerillanın, özgürlük tutsaklarının, değerli şehit analarının ve dostlarımızın ulusal diriliş ve özgürlük bayramını kutluyor, başta Agit yoldaş olmak üzere, bu tarihsel eyleme katılmış ancak şu anda çoğunluğu şehit düşen yoldaşlarımız şahsında tüm devrim şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Anılarına özgür bir ülke, politik ve ahlaki toplumu kurmak için mücadelemizi daha da yükseltme sözünü yineliyoruz' diye belirtti.
'Kimliksizleştirilen Kürt kimliği son buldu'
PKK açıklamasında devamla şu ifadele yer aldı: '15 Ağustos, Kürdistan'da sömürgeci güçlerin ve işbirlikçilerinin Kürdistan halkına dayattıkları kültürel, toplumsal, ekonomik ve fiziki soykırımı ifade eden her türlü köleliğe, aşağılanmaya, yok edilme siyaseti ve zulmüne karşı, halkımızın PKK Partizanlarının en amansız koşullarda büyük bir fedekarlıkla ya özgür, onurlu bir yaşam, ya da onurlu bir ölüm şiarıyla direnişi, Eruh ve Şemdinli'de başlattıkları bir gündür! Kürdistan halkını tarihten silmeyi bir strateji olarak ele alan ve bunun için korkunç derecede örgütlemiş düşmana atılan ilk kurşunla, Kürdistan'da boyun eğen, korkutulan, sindirilen, kimliksizletirilen Kürt kişiliği de son bulmuştur.
15 Ağustos'ta atılan ilk kurşundan sonra, yokoluşa giden, kendisine reva gören her türlü kimliksizleştirme-kişiliksizleştirme, halk ve ülke gerçekliğine yabancılaştırma ve geleceğini sömürgecilerin kapılarında aramayı ifade eden baş aşağıya giden tarihin akışı; tarihinin, dilinin, kültürünün farkına varan, belki de ilk kez kendisi olmayı fark eden ve özgür yaşam için mücadele cesaretini gösteren, kendi topraklarında özgür bir geleceği arayan bir kişiliğin ve toplumun oluşması yönünde değiştirilmiştir. Bu tarihsel atılımla yeni ve özgür-demokratik bir yaşamı tercih etme gücü ve kararlılığı ortaya konulmuştur.
Türk sömürgeciliği, bir halkın en doğal özgürlük taleplerini ve iradesini bastırmak için 1984'ten bu yana, yirmiş beş yıl boyunca gerek uluslar arası ve bölgesel güçlerle, gerekse ülkemiz içindeki işbirlikçiler vasıtasıyla başta Önder Apo'ya karşı gerçekleştirilen uluslar arası komplo olmak üzere, beş bin yıllık devletçi geleneğin, özgürlük mücadelesini bastırmak için kullandığı tüm yöntemleri en vahşi ve en sinsi bir biçimde kullanmaktan geri durmamıştır. Kürdistan'daki özgürlük savaşında yirmi bine yakın şehit verilmiş, dört milyon insanımızın evleri, bahçeleri, tarlaları, hayvanları yakılarak şehir ve metropollerde yaşamaya mahkum edilmiştir. Böylelikle ulusal yokoluş tamamlanmaya çalışılırken, öte yandan onbinlerce yurtsever tutuklanmış, ağır işkencelerden geçirilmiş, binlercesi de Türk devletinin güçleri tarafından sistematik olarak katledilmiştir.
Tüm bu bastırma, engelleme ve yok etme siyasetine karşı 15 Ağustos Atılımı Kürdistan'da ulusal-demokratik bir devrim süreci başlatmış ve başarmıştır. Başta Türk devleti olmak üzere diğer sömürgeci güçlerin arkalarına uluslar arası güçleri de alarak Kürdistan özgürlük mücadelesini bastırmak için uyguladıkları tüm yöntemlere karşı bugün ulusal yokoluştan, dört parçada ve yurtdışında yaşayan tüm halkımızın ulusal bir strateji geliştirmek için Ulusal bir konferansı gündemine almıştır. Lozan anlaşmasında Kürdistan'ın parçalanmasının onaylanmasından sonra çekilen sınırlar bugün artık anlamsızlaşmıştır. Bu Ulusal bir konferans ile taçlandırılma aşamasına getirilmiştir. Ortadoğu'nun demokratikleşmesi ve demokratik birliği anlamına gelen bu gelişmenin kökeninde de hiç kuşkusuz ki 15 Ağustos Atılımı vardır.'
'Kürdistan'da tüm kültürlerin ve inançların diriliş bayramı'
15 Ağustos Atılımı'nın kadın devrimini de başlattığına işaret edilen açıklamada şunlar kaydedildi: '15 Ağustos, Kürdistan'da sadece Kürt halkında değil, tüm ulusal azınlık, dinsel inançların da özgür kimlikleriyle kendilerini ifade etmelerinin imkanlarını yaratmıştır. Dolayısıyla sadece Kürt halkının değil, Kürdistan'da yaşayan tüm kültürlerin ve inançların da diriliş bayramıdır.
15 Ağustos Şanlı Atılımı, esas olarak bir kadın devrimini başlatmıştır. Kürdistan'da kölenin kölesi konumuna getirilen Kürdistan kadını, ilk kez bu tarihsel süreçten itibaren özgür kadın bilincine, iradesine ve örgütlülüğüne ulaşmıştır. Yok sayılan, kapitalist modernitenin adeta bir oyuncağı haline getirilen kadın, gerillada, serhıldanda, siyasal, kültürel, entelüktüel ve toplumsal yaşamın her alanında iradesini ortaya koymaktadır. Bugün demokratik konfederalizmin inşasında, parlamentoda, yerel yönetimlerde en ileri düzeyde yer almaya başlamıştır. Kürdistan'da kadın kurtuluş ideolojisi temelinde tüm dünya kadınlarına örnek olacak bir özgür yaşam seçeneğini salt teoride değil, onun somut sistemini de ortaya koyan bir düzey yakalamıştır.
Kürdistan'da geleceği karartılan, kendisine yabancılaşmayı en fazla yaşayan, geleceğini sömürgeci kapılarında arayan, ucuz emek deposu, sömürgecilerin askeri, polisi olan gençlik artık, kendi geleceğini ülkesinde, toprağında, dağında arayan, kurtuluşu iradeleşmede bulan, başkaları için değil, kendi için savaşan, gerillalaşan, kendisi için düşünen ve üreten bir gençlik ortaya çıkmıştır. 15 Ağustos bu anlamıyla sadece kadın devrimini değil, aynı zamanda bir gençlik devrimini başlatmıştır. 15 Ağustos öncesinde en fazla ezilen, yok sayılan geleceksizleştirilen kadın ve gençlik demokratik konfederal sistemin iki temel öncü gücü olarak, ülkemizden başlayarak tüm bölgede ve dünyada politik ve ahlaki toplumu kurma kararlılığı için mücadelelerine devam etmektedirler.
Geçmiş isyan ve başkaldırıların çok kısa sürede katliamla bastırılmasından farklı olarak 15 Ağustos Atalımı çeyrek asırlık kesintisiz ve nefes nefese sürdürülen direniş içerisinde, ulusal dirilişi tamamlamış, bugün artık demokratik kuruluş sürecini politik ve ahlaki toplum perspektifiyle kurma mücadelesinin gerekleri olan, entelektüel, politik ve ahlaki görevleri tüm toplumda geliştirmenin büyük çabası içinde bulunmaktadır.
NATO'nun ikinci büyük ordusu ve uluslar arası güçlerden aldığı tüm ileri teknolojiye rağmen, Türk ordusu, 15 Ağustos Atılımının eşsiz Komutanı Agit yoldaşın askerleri olan Kürdistan özgürlük gerillasının yenilmezliği ve Türk ordusunun başarısızlığı başta ZAP olmak üzere, bir çok eylem ve direnişte kanıtlanmıştır. Bugün de Kürdistan özgürlük gerillası, hem Önder Apo'nun sunacağı yol haritasını uygulayacak kadar barışa hazır, hem de, bir inkar-imha siyasetinin dayatılması halinde de, meşru savunma savaşını daha da fazla geliştirme gücü ve kararlılığında bulunmaktadır.
Kürdistan halkı her türlü işkence, ezme, iradesizleştirme ve yok etme siyasetine rağmen en son 29 Mart yerel yönetim seçimlerinde, Türk devletinin ve uluslar arası güçlerin tüm çabalarına rağmen siyasal iradesini Önder Apo'dan, öncü Partisi PKK'den ve özgürlük gerillasından yana yapmıştır. 29 Mart'tan sonra tüm baskı, tutuklama ve saldırılara rağmen de, en küçük bir geri adım atmamış, tam tersine siyasal iradesini ve kararlılığını Kongra Gel 7. Genel Kurulunda, Özgür Önderlik, Özgür Kimlik ve Demokratik Özerklik şiarıyla bir kez daha tüm dosta düşmana göstermiştir.
15 Ağustos Atılımının 25. Yıl dönümünde, yok sayılan, inkar edilen, artık Kürt halkının özgürlük hayalleri bile toprağa gömülmüştür deme noktasından, ilk kez bugün Türk devleti ve kamuoyu en yoğun bir biçimde Kürt sorunun çözümünü tartışmaktadırlar. Henüz Önder Apo'nun özgürlüğü, Kürt halkının varlığını ve haklarını güvence altına alan anayasa değişikliği başta olmak üzere atılması gereken adımlarda bir somutluk olmamasına rağmen, sorunun bu düzeyde tartışılması 15 Ağustos Atılımının ulaştığı başarı düzeyini kanıtlamaktadır. Sorunun bu düzeyde tartışılmasının temelinde, hiç kuşkusuz ki Önder Apo'nun yaratıcı dehası, İmralı'daki duruşu, şehitlerimiz, Partimiz PKK'nin demokratik ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü paradigması temelinde yeniden kuruluşu ve 10. Kongrede yakaladığı birlik ruhu ve netleşme düzeyi, gerillanın 15 Ağustos ruhuyla başlattığı 1 Haziran hamlesi ve halkımızın görkemli serhıldanları ve 29 Mart'ta yerel yönetim seçimlerinde ortaya koyduğu siyasal irade bulunmaktadır.'
'Yol haritası'nın arkasındayız'
Kürt Hak Önderi Abdullah Öcalan'ın açıklaması beklenen Yol Haritası'na da dikkat çeken PKK, Yol Haritası'nın arkasında olduklarını belirtti. PKK şöyle dedi: '15 Ağustos Atılımının 25. Yıl dönümünde, Parti olarak, Önderliğimizin sunacağı yol haritasının sonuna kadar arkasında olacağımızı ilan ediyoruz. Türk devletini ve hükümetini, Kürdistan halkının açığa çıkan siyasi iradesine karşı saygılı olmaya çağırıyor, bugüne kadar şu veya bu biçimde düşmana hizmet eden, koruculaşan tüm kesimleri artık düşmana hizmet etmemeye, içinde bulundukları ihanet konumundan çıkarak, ulusal-demokratik birliğe katılmaya, demokrasi güçlerini sürece aktif katılmaya, halkımızı her zamankinden daha fazla 7. Kongra Gel Genel kurulunda ortaya çıkan Özgür Önderlik, Özgür Kimlik ve Demokratik Özerklik şiarını sahiplenme temelinde serhıldanlarını yükseltmeye, gençliği ve kadını 15 Ağustos ruhuyla katılımını yükseltmeye, tüm kadro ve militanlarımızı aynı ruhla Önderliğin esaret altına alınmasına yol açan yetersiz yoldaşlığı aşıp, tarihin bu kritik aşamasında gerçek Apocu militanlar olarak, demokratik konfederalizmi inşa etmeye, nerede olurlarsa olsunlar görevlerini en başarılı bir biçimde yerine getirmeye çağırıyoruz!
BEHDİNAN - ANF
'Şivan Perwer olarak dönmek istiyorum'
Kürt müziğinin yasaklı ve sürgün sesi Şivan Perwer, 35 yıl önce Ankara'da söylediği 'Ka Welatê min ka Kurdistan a min ka' sözlerenin ruhu ve çığlığını taşıdığını belirterek, 'Diyarbakır'da konser vermek istiyorum' diyor. Ama şunu da eklemeyi ihmal etmiyor 'Şivan Perwer, olarak gitmek istiyorum. Ben radikal demokratım'
Başbakan Erdoğan geçtiğimiz gün partisinin Meclis'teki grup toplantısındaki Şivan Perwer ve Neşet Ertaş ile ilgili 'Fuzuli'nin şiirleri nasıl ruhumuza hitap ediyorsa, Ehmedê Hanî'nin dizeleri de aynı şekilde bizi duygulandırmıyor mu? Neşat Ertaş, 'Gönül Dağı' dediği zaman her birimizin tüyleri ürperiyor. Aynı zamanda Şivan Perver, 'Halepçe', dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz. Yunus Emre, Mevlana, Pir Sultan bu toprakların mayasını yoğururken Cudi'nin, Munzur'un eteklerinde dolaşan dengbêjler (Kürt ozanlara verilen isim) de aynı topraklara, aynı kardeşlik mayasını atıyor' ifadelerini kullanmıştı.
Biz de, Kürtçe anlamayanların bile dinlediği bir ses olan Şivan Perwer' i daha yakından duymak için Bonn'da bulunan Şivan Perwer Uluslararası Sanat Vakfı'na gidiyoruz. Kapıda karşılıyor. Her tarafı müzik ve kültür kokan binada başlıyoruz, sohpetimize... İlk günden bugüne, Derwêşê Evdî ile Edulê'nin aşkına mekanlık yapmış Qerejdağ'dan yayılan mistik havanın içinde, dengbêjler arasında geçen çocukluğundan ellili yaşlarını yaşadığı bugünlere dek, tüm hayatını sorduk, o da anlattı. Türkiye'ye ve doğduğu topraklara ne zaman gidecek? Türkiye'deki tartışmalara nasıl bakıyor ve hazırlıklarına başladığı hayatının en büyük projesini ilk kez ANF'ye anlattı.
Qerejdaxdan yükselen miras
Şivan Perwer müzikle ilişkisi ne zaman başladı?
Babam ve dayım müzikle ilgileniyordu. Müziğe önem veren bir aileydi. Evimize sürekli denbêjler gelir, gece yarılarına kadar söylerlerdi. Ben böyle bir ailede büyüdüm. Bizim orada, Delalê dengbêjliği vardı. Qerejdağ, Milan ve Şêxan bölgesinin destanları söyleniliyordu. Qerejdağ'da yükselen bu mısraların hissi ve o havanın romantizmi bizim oraları etkisine alıyordu. Stranlar eşliğinde okunan hikayeler... Derwêşê Evdî destanı da, bunlardan bir tanesiydi. Yine bizim oralarda Şêxler vardı. Köylere gelip, def eşliğinde söylerlerdi. 'Şêx geldi' denildi mi, herkes heyecanlanırdı. Aşıklar vardı, destanlar söylerlerdi. Derwêşê Evdî, Xelîlê Xwarzî, Çemîlê Çeto, gibi parçalar... Küçükken bunların yanında oturur, dinlerdim. Onlarla büyüdüm. Bana göre, Ayîbê elîkê, Seydîkê Seydo, Kürt edebiyatı, sanatı ve müziğinin isimsiz kahramanlarıdır. Hazinemde her birisinden bir parça var. Onların yanında bu dili öğrendim. Bu kadar sade ve güzel konuşmamı onlara borçluyum. Bu isimler, sanat altyapımı güçlendirdiler. Kültürümü ve sanatımı renklendirdiler.
Ağa ve beglere kaşı yaptığınız besteler, o yıllarda kalan bir öfkenin dışa vurması mıydı?
Ağa, beg ve Şêxlerin insanlara yaptığı zoruma gidiyordu. Felsefeleri bana yalan ve sahte geliyordu. Herşey çıkarlar üzerine kurulmuştu. Devlet halka zulüm ederken, bunlar da destekcisi oluyordu. Bu kesimler, Kürtlüğün, düşmanıydı. Bunları gördükçe öfkem daha da büyüyordu. Onun için ilk şarkı söylemeye başladığımda bu kesimlere karşı besteler yaptım:
'Min dît şex ji wir de hat ser şaşikê, bi cube yê xwe kir heyva hilat şewqa xwe tune ye, destê xwe vedigire bi gazin u selat, ji xelkê wetrê rast, helbukî bingeh tuneye...'
Ankara'daki konser muhteşemdi
İlk konserinizi hangi tarihte verdiniz?
O yıllarda, Kürdistan'da konser vermek gibi bir olanağımız yoktu. Ya da, konser düzenleyecek kimse yoktu. Bir elin parmağını geçmeyecek sayıda yurtsever vardı. Onlar da İstanbul, Ankara ve Diyarbakır'daydılar. Ya da cezaevinde. Bütün müzik pazarı Türkçe'ydi. O dönemde çıkan bütün sanatçılar da Türkçe söylüyordu. Çünkü para, şöhret ve rahatlık oradaydı. Onun için bizim Kürtçe konser verme durumumuz yoktu. Ama buna rağmen yine Kürtçe müzik yapıyordum. İlk konserimi lisede verdim. Yıl sonu kutlamalarında çıkıp söylüyordum. O zamanlar İbrahim Tatlises, Seyfettin Sucu, benzeri isimler de vardı. Onlar Türkçe, ben de Kürtçe söylüyordum. Kürtçe söylediğim için okulda polisin baskısına maruz kalıyordum. Polislerle kovalamaca oynuyorduk. Ama bomba olup patladığım konser Ankara'daki konserdi. Muhteşem bir geceydi.
O Urfalılar 'qaşmerlik' yaptı
Bu isimler farklı kulvarlarda yürüdü. Siz ise daha zorlu ve çetin bir yolu seçtiniz... Neden?
O Urfalıların seçtiği yolda şöhret, para ve bireysel kurtuluş vardı. Kürt olmalarına rağmen Türkçe söylediler. Qaşmerlik yaptılar. Aslında koyun postunu giymiş birer kurttular onlar. Kendi dillerine ihanet ettiler. Bu durumları ruhumu acıtıyordu. Onun için her zaman onlardan ayrıydım. Bana göre onlar acınacak bir durumdalar.
İlk defa Ankara'da 'ka Kurdistan a min' dedim
Ankara'daki konserde neler oldu? Bu nasıl bir patlamaydı?
Daha önce Urfa, Adana ve Mersin'de de konserler vermiştim ama 1975 yılında Ankara'da verdiğim konserde patladım. Burada, ilk defa 'Ka Welatê min ka Kurdistan a mın ka' , 'Xezalê', 'eyşana Elî' gibi parçaları söyledim. Yurtseverlik şarkılarıydı bunlar. İlk olarak, Ankara'da 'Ka Welatê mın ka Kurdistan a mın ka' diye bağırdım. Çünkü öfkeliydim. Mele Mustafa Berzani hareketi tasfiye olmuştu. Biz Kürdistan kurulacak diye beklerken, isyan bastırılmıştı. İçimiz sızlıyordu. Bağırmak istiyordum. Benden önce Atakan Çelik diye biri sahne aldı. Seyircilerin 'Kürtçe söyle' baskılarına dayanmayıp, 'Way way xezalê...' deyip ondan sonra Türkçe devam etti. Ondan sonra ben çıktım. Ve tabii söyledim... Konserden sonra polis baskın yaptı. Birçok kişi gözaltına alındı. Beni istiyordu. Ama arkadaşlar ele vermedi.
Avrupa'ya çıkmanıza sebep olan bu konserde yaşananlar mıydı?
Bu konserden sonra Doğubeyazıt, Urfa, Erzurum gibi illerde birçok konserler verdim. Ancak bu tarihte bir kere Avrupa'ya çıktım. Ama dayanamadım, tekrar geri döndüm. Döndüğüm sıralarda arkadaşlar, Ortadoğu Üniversitesi'nde bir konser düzenlemişlerdi. O konserlerden sonra ben iyice tanındım. Onun için artık rahat bırakmıyorlardı. Yasaklı duruma düştüğüm için Suriye üzerinden Avrupa'ya geldim.
37 yıldır sakladığım bağlama
Avrupa'ya kendimle beraber sadece bağlamamı getirdim. O bağlama, 37 yıldır bende. İsmi de, 'kraliçe,' 'bağlamaların kraliçesi.' Benim en değerli arkadaşımdır. Hangi enstürmanı çalarsam, çalayım bağlamanın tadını alamıyorum. Bağlamanın anlamı benim için çok büyüktür. Orada halkımın acılarını ve yaşamını görüyorum. Onun için ona 'kalbimin kraliçesi' diyorum. Bir gün Diyarbakır'da konser versem, ilk olarak bu bağlamamla çıkacağım. Çünkü ben bunla oradan çıktım, onunla döneceğim.
Avrupa'ya geldiğinizde ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Avrupa'ya geldiğim dönemde yavaş yavaş Kürt siyasi hareketleri olgunlaşmıştı. Kürt özgürlük mücadelesinin sinyalleri vardı. Bu gelişmelere rağmen birçok siyasi parti arasında da görüş çatışmaları söz konusuydu. Ben de bu çatışmanın ortasına düştüm. Herkes beni kendi yanına çekmeye çalışıyordu. Ben ise hepsine aynı mesafeyle yaklaşmak istiyordum. Onun için; 'Hevalê bar giran im, hevalê şoreşvan im, endamê Kurdistanım...' parçasını söyledim. Ulusal davranmaya özen gösteriyordum. Bu büyüktür, bu küçüktür gibi farklılıklarım yoktu.
Koma Berxwêdan'ın kuruluş çalışmalarında da yer aldınız...
Evet, Koma Berxwêdan'ın ilk yıllarında da yer aldım. Çalışmalarımız oldu. Birçok arkadaş getirdik. Sefkan, Mizgîn, Seyîdxan, Zozan ve Çîya. Sefkan ile birlikte bir yıl çalıştık. Çok değerli bir insandı. Beste yapıyordu, resim çiziyordu. Çalışkan biriydi.
En sevdiği albümü
Şimdiye kadar çok sayıda albüm yaptınız. En çok hangisini beğeniyorsunuz? 'Bu albüm tam istediğim gibi olmuş' dediğiniz var mı?
'Hevalê bar giran im' albümünü çok seviyorum. Çünkü o zaman Avrupa'ya yeni gelmiştim. Çok kötü koşullar altında yaşıyordum. Kimseyi doğru dürüst tanımıyordum. Buradaki Kürt örgütleri birbirileriyle didişiyordu. Türk sol örgütleri beni 'ilkel milliyetçi'likle suçlayıp, zaman zaman sahneden indiriyorlardı. Bir yandan da kendimi kanıtlama mücadelesini veriyordum.
İlk albümlerinizde Marxizm ve sosyalizmi öven birçok parça var...
Evet, çok güzel parçalardı. Ben onları büyük bir zevkle okudum. Bugün hala eski Şivan'ım. Ama benim şöyle bir düşüncem de var; komünist de olsan, farklı bir düşünceye de sahip olsan ülkeni ve halkını sevmelisin. Yurtsever olmalısın. Onlar bunu kabul etmiyorlardı. 'Yok Lenin böyle demiş, bilmem Marx böyle demiş onun için bunu böyle yapmalısın' diye bana biçim vermeye çalışıyorlardı. Ben de onların sölediklerini kabul etmeyince sorun çıkıyordu.
Radikal bir demokratım
Kendinizi düşünsel olarak hangi ideolojiye daha çok yakın görüyorsunuz?
Dünyada, herkesin eşit koşullarda yaşamasını savunan biriyim. Bence enternasyonalizm de, budur. Radikal bir demokratım. Ve kendimi sosyalizm düşüncesine yakın görüyorum. Sosyalist bir Kürdistan iyidir, ama günümüzde bunun koşulları yok. Onun için insana ve çevreye önem veren demokratik bir sistemin yaratılması olanaklıdır. Zaten radikal demokrasi de, sosyalizme yakın bir sistemdir.
Ben değişim taraftarıyım. Bütün insanlar değişir. Ben de değişiyorum. Kürt sanatçılarının da değişmesini istiyorum. Sadece sanatlarında değil, yaşamlarında da bir değişim yapmaları gerekiyor.
Mücadelede yorulmadım
Ben halk davasının mücadelesinde yorulmadım. Sadece günün koşullarına göre değiştim. Şunu söylemeye çalışıyorum; her dönem 'Ez Xortê Kurdim bi nav u dengim' parçasını okuyamazsın. O dönemde söylenmesi gerekiyordu. Ama şu anda farklı bir tarzda söylenmesi lazım. Ama bu benim hala isyancı olmadığım anlamına gelmiyor. Kendimi hala ilk günkü gibi isyancı görüyorum. Çünkü halkım hala özgür değil, ülkem parçalanmış ve işgal altında. Ama mücadelenin rengi ve biçimi değişti. Bunu söylemeye çalışıyorum. Ben 15 yıl önce dönseydim belki bir gerilla bile olurdum. Mücadeleye öyle devam ederdim. Bugün ise daha barışçıl bir kanalda yürütürüm. Ama isyan ruhuyla...
'Hozancılık' ciddi bir sorumluluktur
Bugün, klasik, halk, pop, rap müziklerini yapan onlarca Kürt sanatçısı var. Bunu nasıl görüyorsunuz?
Bizim dönemimizde koşullar çok zordu. Kürtçe şarkı söylemek ve sanat yapmak bile neredeyse imkansızdı. Bugünkü tablo ise bu büyük bir gelişmedir. Ve daha da gelişmesi için her türlü desteğin verilmesi gerekiyor. Diğer birşey de, Kürt sanatçıları arasında artık bir rekabetin olması şart. Bu Kürt müziğini daha da geliştirir. Ancak ciddi sorunlar da var. Kürt sanat camiasında bir kimlik sorunu yaşanıyor. Bakıyorsun herkes kendisine 'Hozan' diyor. Bu çok büyük bir yanılgıdır. Herkes sanatçı olabilir, şarkı söyleyebilir. Ama 'Hozan' olamaz. Çünkü 'Hozan'lık ciddi bir sorumluluktur. Filozofluktur, bilim insanıdır. Toplumun öncüsüdür. Hani bugün kim bu kriterleri yerine getiriyor? Onun için herkese 'Hozan' denilmekten vazgeçilmelidir. Kürt kültür kurumları ve televizyonları bu ortamın yaratılmasına izin vermemelidirler. Biz, ancak Kant'a, Shakespaere'e, Galilei'ye, Ehmedê Xanî'ye, Feqiyê Teyran'a ve Cîgexwîn gibi isimlere 'Hozan' diyebiliriz.
Kürt müziğinin piyasası yok
Günümüzde Kürt müziği ciddi bir tıkanıklığı yaşıyor. Sizce en büyük engel nedir?
Kürt müzik piyasası ve pazarı yok. Sanatçılar özgür ve rahat değiller. Onun için bu sorunlar yaşanıyor. Ülkemizin durumu değişip, özel sektör gelişirse bir düzelme olur. Şu anda herşey siyasi partilerin desteğiyle yürüyor. Böyle olunca beklenen gelişme de, sağlanmıyor. Örneğin son yıllarda Güney Kürdistan'da çeşitli imkanlara sahip bir yönetimimiz var. Onlar bile bunu şimdiye kadar başaramadılar. Onlara giden sanatçıların ellerine üç-beş kuruş sıkıştırıp, gönderiyorlar. Halbuki profesyonel bir kurumlaşma olmalı. Bunun için fon ayrılmalı. İhtiyacı olan sanatçılara yardım yapılmalı. O zaman sanatçılar da çok rahat sanatlarını yapabilir. Ama bu yapılmıyor. Bence yavaş yavaş bu yapılmalı artık. Özel televizyon kanalları açılmalı, özel müzik şirketleri kurulmalı. Bu hem ulusallığı geliştirir, hem de, Kürt müziği ve sanatının önündeki engelleri ortadan kaldırır. Bütün dünyada bu böyledir.
Biz Aram Tigran'ı kaybetmedik
Ermeni kökenli sanatçı Aram Tigran yaşamını yitirdi...
Biz daha küçükken Aram Tigran'ı dinliyorduk, 'Ay dil', 'şev şev çu' gibi parçalar... Aram Tigran, Kürt sanat ve kültür bahçesiydi. O Ermeni'ydi, Kürt'tü, Kürdistani'ydi. Kürtçe'yi çok seviyordu. Biz Aram'ı fiziki olarak, kaybettik. Ama Aram Tigran Kürt müziğine yeterince zenginlikler kattı. Belki 5-10 sene daha yaşasaydı çok güzel şeyler katabilirdi. Olmadı. Ben şuna inanıyorum; gelecekteki Kürt sanatçıları da bizim kuşağımız gibi Aram Tigran'ın yaptığı besteleri seslendirecektir. Onun için biz Aram Tigran'ı kaybetmedik.
Yarın:
Şivan Perwer, ne zaman ve nasıl Türkiye'ye dönecek?
Kürt sanatçıları için ne dedi?
Yeni albümü ne zaman çıkacak?
TRT şeş için ne söyledi?
ALİ GÜLER
ANF
> |
|
 |
|
|
|
|